24 Mart 2010 Çarşamba

Dünün Sözü, Bugünün Özü II...

"Daha ileriyi görebildiysem, bunu omuzlarından baktığım devlere borçluyum"
demişti Issac Newton.
Omuzlarından baktığı devler ise Galileo Galilei ve Johannes Kepler'di.

Bilimin ve sanatın en güzel tanımıdır bence bu.
Hiçbir şey ve hiçbir kimse doğada var olmayan bir şeyi yaratmamaktadır.
Her zaman doğanın unsurları keşfedilerek biraraya getirilmektedir.
Bilimde ve sanatta ilerleme ise, hep öncekinden esinlenme ve onun üzerine gitme ile sağlanmıştır.
Bu sebepten geçmişi bilmek aslında geleceğe bakmaktır...

22 Mart 2010 Pazartesi

Uludağ'da...

Uğultulu ve parlak bir gökyüzüydü gördüğüm.
Soğuk bir nefesti içime çektiğim.

Güzel bir haftasonuydu Uludağ'da...

"Snowboard" yaptım.
Kaydım kaydım...
Düştüm kalktım sonra yine kaydım.
Yine düştüm, kalktım yine kaydım.
Bir yere bir göğe baktım.
Zamana tutsak olmadan yaşadığımı hissettim.

Bir akarsu gibi kıvrıla kıvrıla ve bir yaprak gibi süzüle süzüle;
Özgürce kaydım dağdan aşağıya.
Başımın üstünde masmavi göyüzü,

ayaklarımın altında ise bembeyaz kar vardı.
Geriye; dizimdeki morluklar
ve aklıma kazınan o müthiş manzara kaldı...

18 Mart 2010 Perşembe

Çanakkale...

Seddülbahir,
Kabatepe,
Conkbayırı,
Bolayır,
Kumkale,
Anafartalar ve diğerleri...


Bu bir destan.
Büyük bir destan.
Akıl alır gibi değil...
Yürek parçalayan bir destan.
İçimi ürperten bir destan.

Nedir asker olmak?
Nedir savaşmak?
Nedir ölmek ve öldürmek?

Anlamak zor şüphesiz...

Ancak eğer ki kanın kendi toprağına düşüyorsa;
Kutsaldır elbet...

"Savaş zorunlu ve hayati olmalı. Millet hayatı tehlikede olmadıkça, savaş bir cinayettir."
M.K. ATATÜRK

Savaş onlar için zorunluydu.
Yurdun dört bir yanından gelmişlerdi ve;
Yaşamış sayılmazlardı zaten, vatanları için ölmesini bilmeselerdi.

10 Mart 2010 Çarşamba

Vancouver Günlüğü 6 - The End

2010 Vancouver Kış Olimpiyatları sona erdi.

Bu güzel maceradan aklımda kalanlar, kısa kısa;
- Whistler dağında snowboard
- 12 saatlik uykusuz nöbet tutmalar
- DJ Brunata Duo ve eğlenceli kız arkadaşı Şeniz Benn ;)
- Ricardo the Sau Paolo friend
- Her bar girişinde bir kuyruk
- "Skytrain", "Downtown", "Granville"
- Son gün toplu takım fotoğrafı
- "Capilano Brige" Buranın enteresan da bir öyküsü var aslında.
Unutmamak için buraya not düşeyim...
İnce, uzun, asma bir köprü bu.
Şu şekilde;









Burayı ziyaret etmek isteyenler için girişte bir bilet tarifesi var.
25$ ancak bizim gibi 'Olimpiyat Görevlisi' iseniz yaşadınız.
Büyük indirim var ve bilet size tam 23$ oluyor.
Fakat girişte 3 kişiyseniz ve 3ünüzün de üstünde aynı kıyafetler varsa.
Ve arkadaşlarınızdan biri fırlamalık yapıp kapı görevlisi kız ile şu diyaloğu yaşarsa;
Justin: Ama biz atletiz...
Görevli: Yaa, hangi sporu yapıyorsunuz?
Justin: Snowboardçuyuz biz. Çok iyi olmasak da...
Görevli: Aaa o zaman size bedava. Buyrun biletleriniz.
Bu sırada ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum ve kızın uzattığım parayı geri vererek elime tutuşturduğu, üzerinde "Free for Athletes 0$" yazan bilete bakıyordum.
E insaf. Snowboard yapmaya başlayalı 1 hafta olmuşken, snowbarodçu bir atlet bile olmuştum.
Ben: Justin, biz hangi ülkenin sporcularıyız peki?
Justin: !?/?%*\
Ben: Ben de öyle düşünmüştüm. Biri siyah, biri sarımtırak, biri beyazımtırak saçlı (Ulen Michal yarı kel be), ortak dil olarak ingilizce konuşan 3 snowboardcu atlet, üstelik pek iyi de değiller (TV de bizi görmemiş olması normal bişi olsun diye mi bu kısım???)...
Afferim Justin hayal gücüne hayran kaldım.
Justin: :D

- Ve son günün akşamı, Stanley Park'ta bulunan, Dünyanın en iyi 10 akvaryumundan biri kabul edilen Vancouver Aquarium'da sadece Atos çalışanlarına özel kapanış partisi.
Biranı yudumlarken arkadaki camekandan beyaz balina geçmesi de ayrı bir enteresan... :)

Ve bu maceranın en güzel yanlarından biri, eve dönüş...
Ne de olsa her yolculuğun bir amacı da evin kokusunu özlemek değil mi?