19 Aralık 2011 Pazartesi

Er-As-Mus

Erasmus Erasmus diye diye bir hal oldu memleketim öğrencisi.
Kendi dünyasında bulamadığı 'Deli' hayatı başkalarının dünyasında aradı...

Peki çakma olmayan Erasmus, yani Rönesans edebiyatçısı olan...
Ne demişti;
"Yaşamda ancak deliliğe yakalanmış olana gerçek anlamda insan denebilir."

Peki soruyorum şimdi sana; Sen ne kadar delisin?

9 Kasım 2011 Çarşamba

İstanbul istanbul

İstanbul istanbul dedim sana geldim
İstanbul istanbul geldim de ne buldum...

İstanbul için özlenen tablo;

29 Ekim 2011 Cumartesi

Dolambaçlı Dolaştım Bu Şehri

Bu gece dolaştım bu şehri
bir ucundan diğerine...
Bir sokağından girdim,
diğerinden çıktım.
Eğri gittim, doğru gittim.
Altını üstüne getirdim yalnızlığın...

Düşünceler geçti kafamdan, katarlar gibi yol alan;
bir şehirden diğerine...
Ve sonunda anladım ki; benden ADAM olmaz.
Bu düzenin ADAM'ı olmadıkça...
Benden ne ADAM olur ne kasaba...

12 Ekim 2011 Çarşamba

Koşuşturmaca-2

Sen de mi hayatın koşuşturmacasından muzaripsin yine...
Yine işlerden ve gidişlerden bıraktın geride; yaşamayı unuttuklarını...
Sen misin kendine sözler verip, bir sonrakine kadar hatırlamayı unutan...

Koşuştururken unutma sevmeyi...
Çünkü “porqué el alma prende fuego cuando deja de amar”...
Çünkü ruh sevmeyi bıraktığında alev alır”..!!

9 Ağustos 2011 Salı

Koşuşturmaca

Askerden geldiğimde...
Hani aklımın bir köşesinde hep vardı, anıları yazmak.
Yazarken tekrardan anımsamak...

Ne oldu üstadım bize?
Bu ne koşuşturmacaymış böyle...
İş kaçmış ruhumuza iyi mi?
Çalış çalış bitmiyor, her gün bir yenisi geliyor.

Hani başlarda biraz dinleneyim tembelliği ile yazmasam da,
şimdilerde koşuşturmacadan yazamıyorum.
Ama yazmayınca ben 'BEN' olamıyorum ki...
Peki sen 'SEN' oluyor musun, düşlemeyince üstadım?

30 Temmuz 2011 Cumartesi

Güneşin olmadığı yerde renkler kaybolurmuş...

Hey sen...
Sen cumhurbaşkanısın,
Sen başbakansın.

Sen meclis başkanı, sen bakanlarsın, kabinesin...
YÖK'te sen varsın, YSK'da sen...
TRT'de, RTÜK'te, poliste, savcılıkta, yargıda, HSYK'dasın.
Medyanın kralısın.

Son zaman artık üniversitelerdesin, sivil toplum kuruluşlarındasın.
Öyle görülüyor ki yakın zamanda sporda da sade sen olacaksın.

Ve artık askeriyede de sen varsın.

Bir sözünle metrelerce büyük heykeller ucubeye dönüşüp yıkılıyor...
Bir restinle binlerce tapınak şovalyesi sokaklara dökülüyor, naralar atıyor...
Sen heryerdesin...
Sen daha ne kadarsın?
Daha ne kadar soluksuz bırakacaksın 'senin gibi olmayan'ları?


Senin gibilerden kurduğun demokrasi(!) imparatorluğunda artık her istediğine sahipsin.
Sen büyüdükçe demokrasin büyüyor(!).
Sen bilmezsin, ama belki birazcık görenler bilir;
'parasız eğitim istiyoruz' diye pankart açan İTÜ'lüler hala içeride yatıyor...
Yumurta fırlatanlar 3,5 yıl ile yargılanıyor.
Konvoya bakıp 'oha arabalar bak' diyen üniversiteli kız tartaklanarak götürüldüğü karakoldan 'zanlı' sıfatıyla salınıyor.
Neyle suçlandığını bilmeyen gazeteciler yıllardır içeride delillerin toplanmasını bekliyor.
Üstelik tek kişilik hücrede tecrit edilerek...

Şimdi soruyorum sana; sen kimin kopya suretisin?

20 Haziran 2011 Pazartesi

Eve Dönüş...

"Hayat, buruşuklukları, kırışıklıkları olan bir çarşaftır.
Bugünkü halini beğen, beğenme durum bu..."

Diyor Mimar Prof. Doğan Kuban, Cumhuriyet Gazetesi'nin Bilim ve Teknik ekindeki 'Monogami' adlı yazısında.

Aynen de öyle aslında...

Evet nerede kalmıştık üstadım? Hah bir mavilikten diğerine yolculuktur hayat diyordum en son, araya askerlik girdi galiba :)