10 Temmuz 2010 Cumartesi

Her şey bir köfteyle başladı

Her şey gecenin 11 inde TV izlerken, filmdeki adamın köfte yediğini görmemle başladı.
Obez bir insan değilimdir ama canım birden şöyle baharatlı cız bız bir köfte çekti.
Dedim yapayım kendime bir kıyak...
Atladım arabaya Ortaköye indim. Hava da yağıyordu ama olsundu.
Ne de olsa her zaman böyle köftesemiyodum.
Ortaköy'e geldiğimde, daha önce orada olduğunu hiç farketmediğim ve tam Ortaköy'ün göbeğinde yer alan köfteciyi gördüm.
Hemen bir ispark yapıp attım kendimi köfteciye.
"Üstad sen bana yarım normal yarım kaşarlı getir, yanına da ayran..."
Beş dakika sonra önümdeydi köfteler.
Köfte aşerdiğim için mi bilemiyorum ama lezzeti çok güzel geldi.
Üç dakikada hüplettim hepsini. Ardından şöyle bir Ortaköy sahili yaptıktan sonra arabaya doğru dönüşe geçtim.
Yol üstündeki bankamatikten de para çekiyordum ki bir anda o yanımda beliriverdi.
Bankamatik parayı kusmuş, kartı da geri vermek üzere hazırlanıyordu.
Karanlığın içinden bir anda belirip sol omzumdan doğru yaklaşan
ona, gözlerimi kısarak baktım.
Kıssss.
On santim daha yaklaşırsa karate kit vuruşumu yapacaktım ki konuşmaya başladı.
"Eaauubi kusura bakma ama bi şey riceaauu edecektim acaba...?"
Ben bir yandan para kusmuklarını cüzdana yerleştirmeye diğer yandan da kartı bankamatikten almaya çalışıyordum.
Dedim " buyur rica et bakalım yapabilecek miyim?"
"Auubooeyy bozuk para şeedersen çok makrube geçer"
Dedim "Bozukluk yok. Ben de param bitti diye çekiyorum bak."
"O zaman bir bira alıverirsen..."
O an köftesememin bir sebebi olmalı diye geçirdim içimden.
Şu dayıya bir bira çakayım ne de olsa hayattaki en güzel şeyler bedavadır.
"E alayım bakalım, ama açsan bir yarım ekmek köfte alayım daha iyi olur. İçmişsin zaten yeteri kadar."
"Yoğğ aubiiyyy bugün çok acayip olaylar oldueeaağğğ. ondan içmem gereğ..."
"E peki.."
"Senin adın ne aubiyye"
"Süpermen...Süpermen sahnede kullandığım karakterin adı, adım samet zira.."
"Süpermennnn. Ben de Hakan"
Derken tekele girdik Elemana; "Arkadaşa benden bir bira ver" dedim.
Hakan ekledi "Bir ekistıra olsun lütfen"
"Ulen ekstradan da aşağısını içmiyorsun" dedim ve gülümsedim.
Çıktık tekelden. "Hadi bakalım Hakan kendine iyi bak"
"Süpermen seni çok sevdim. Sen süper bi adamsın."
"Eyvallah Hakan bir teşekkürün yeterli olu.r"
"Teşenk kürler süpırmen. Bak ben ordaköy gültür merkezinkin orda oluyorum işin düşerse ordayım süpermeeeennn"
"Tamam Hakan afiyet olsun, hadi iyi akşamlar..."
Dedim ve arabaya doğru gülerek uçmaya baladım.
Sonra hazır Ortaköy'e gelmişken sahilden Bebek, oradan Hisarüstü yaptım.
Bu sırada çiselemekte olan yağmur, bir anda sapıtıyordu ve ben arabanın camını kapatana kadar suratımı sırıl sıklam yapıyordu.
Baktım saat de epey olmuş. Çay içecek bir yerler bakınırken bir anda bir kedi arabanın önüne fırlayı vermez mi? Verir...
Bir fren...
Bir sağ...
Bir sol...
Bir ABS...
Bir dikiz aynası...
Neyseki arkadan gelen biri yok da kedicik de arka tampon da sağlıklı durumda.
Şu an kedinin suratı gözümün önüne geldi de. :)
Kedi resmen korktu yahu...
Diyorum bu kedinin bu gece korkması gerekiyormuş demek ki.
Bu sebepten köftesemişim galiba ben...
...
Yağmurda çay içecek bir yer bulamayınca eve dönmeye karar verdim.
Arabayı park edip eve doğru yürüyordum ki; çılgın profesör görünümlü;
beyaz saçları sağdan soldan havalanmış ama tepesi kel olan, ellerinde poşetlerle bir adam bana doğru yaklaştı.
Ben tam iyi akşamlar diyecekken; Düzgün bir Türkçe ve ilginç bir ses tonuyla, "İyi akşamlar efendim, saatiniz dakik midir acaba?" diye sordu.
"Saat tam bir"
"Aman tanrım gerçekten de çok dakikmiş saatiniz"
Sırıtan surat (Ben)
"İyi akşamlar"
"İyi akşamlar efendim"
Diyorum acaba köftesememin sebebi gecenin tam birinde çılgın bir profesöre saatin tam bir olduğunu söylemek için miydi?
...
Neyse eve giriyordum nihayetinde.
Üstümü değiştirdikten sonra bir bardak su almak için mutfağa giriyordum ki onu gördüm.
Dona kaldım...
Aman tanrım senin ne işin var burada diye içimden geçirdim.
Uzun zamandır evde üç kişi kalıyorduk.
Ben, ablam ve o; Fatma.
Evet Fatma...
Kimsenin kimseye zararı yoktu.
Herkes kendi halinde takılıyor, kimse birbirini rahatsız etmiyordu evde.
Ama ben, evet ben onu mutfakta görünce dayanamadım.
Çok kızdım.
Çünkü aramızda gizli bir anlaşma vardı.
Fatma bize görünmeyecek ve bizi rahatsız etmeyecekti.
Biz de onu.
Amerikadan ithal ettiğimiz kazan kazan formulünü uygulamakta kararlıydık.
Ama öyle olmadı.
İşler beklediğimiz gibi gitmedi.
Ben bir anda karşımda görünce onu, çok kızdım.
Terliği kaptığım gibi indirdim kafasına.
Sonra bir daha, bir daha ve bir daha...
G.tü bir yana başı bir yana dağıldı.
Toprak City'e ekspres gidişti bu.
Evet itiraf ediyorum.
Fatma'yı, bizim Kara Fatma'yı ben öldürdüm.
Ve o an anladım ki o gece köftesememin tek sebebi, Fatma'nın eve kimsenin dönmeyeceği, evin tüm gece ona kaldığı yanılgısına kapılması içindi.
Ama öyle olmadı.
Bir köfte bin Fatma'dan üstündü...


NOT: Google'a "Süpermen sahnede kullandığım karakterin adı" yaz bak bakalım
ilk sırada kim çıkıyor ;)

5 Temmuz 2010 Pazartesi

İnsan

"İnsan kendini yalnızca insanda tanır" Goethe.

Bu sebepten buradayız...