31 Ekim 2012 Çarşamba

Efe'nin Ev Hali...

- Evet arkadaşlar evimizi tutmuşuk, bundan sonra Nürnberg hattında Ali kardeşinizin de evi olacak.
herkeşe benden çay!!!
- Ben istemem...
- Peki, Şakir'e çay yok.
- Ne demek Şakir???
- Adını mı degiştirdin?
- Sen bana nasıl Şakir dersin lan kelek!
- Ne diyem? Mesela Mahmut mu diyem? Şakir!!!
- Şakir Abi, Dayı, Ağa diyceksin...
- O günler bitti Şşşakir...
- Ne demek bitti? 
- Baya bitti demek. İkimizin de evi var, kardeşinim artık Şşşakir.
- Vay anam benim... Kardeşim Efe'ye bak bee... Ne zaman bitirim oldun be anam?
- Oluruz be anam, thuuu
- Ulan bu kıyafetlerle şebee dönmüşsün ayı, güya beni taklit ediyor hee...
- Ulan biz, yigidin harman oldugu yerden gelmişik, tavuk...
- Thuuu
- Thuuuuu...



25 Ekim 2012 Perşembe

Efe ve Ben, kendi basima, birlikte yururken...

Yalin olmaktan gelen yalnizlik, özetle benim durumum icin; yabanci bir yere calisma amacli yeni gelen biri olarak kendi kendime konusmaya basladigimi itiraf etsem sorun olmaz diye düsünüyorum.
Hatta bazen kendimi, aklimdan gecen bir espriye gülerken buluyorum.

Daha da enteresani az önce saatlerce e-posta gelmedigini fark ettigim e-posta adresime, isteki e-posta adresimden bir posta yolladim. Sirf gelen kutusundaki okunmamis e-posta sayisi bir artsin diye.
Evet bunu yaptim...

Dur kendime bir toplanti daveti atayim hazir bos toplanti odasi varken...

"Introduction to schizophreniac 101E lecture" (Sizofreniye Giris dersi 101 Ingilizce)

Bir sarkiyla veda edeyim:


15 Ekim 2012 Pazartesi

Almanya Günlüklerine Giriş 101E

08.10.2012

Almanya günlüklerime an itibarı ile başlamış bulunuyorum.
Hayırlara vesile olsun innşşaallah      
İlk gün nasıl da tedirgindim. Havaalanından trenle merkeze oradan da taksi ile otele gelmiştim.
Açılmayan bavul çekeceği yüzünden küfür kotamı ilk günden doldurmuştum bile...
Ama akıllı telefonun hayat kurtardığını itiraf etmem gerekli. Tek soru ve tereddüt olmadan yolumu bulmuştum. Hatta akşamına hard rock cafede iki bira çakmamı bile sağladı. Ben de akıllı telefonumun adını, fakültedeyken kullandığım ve Adını 'taygır zort' koyduğum casio marka hesapmakinem ile aynı koydum. Evet 'taygır zort'
İki bira ile atılabilecek tedirginlik yerini ertesi gün kahvaltıda muhabbet edilen otel sahibine bıraktı. 
Otel sahibi Türk bir bayan sağ olsun bana güzel bi kahvalti hazırlamış. Öküz gibi yedim çok affedersiniz.

İlk iki günde gördüğüm farklılıklar yetse de insan daha neler göreceğiz bakalım diyor kendine.
Elele tutuşup yürüyen erkekler, sokak ortasında öpüşen kadınlar...
İstanbul dan temel farklar olsa gerek.
Tabii Almanya'da her şeyin dakikalarla ifade edildiğinin de altını çizmek gerek. Her şey mi dakik olur bir ülkede. Darlıyorlar adamı...
Akdenizliyiz oğlum biz... Gelemeyiz öyle dakika hesaplarına. Allam yareppim yeaa...


İkinci gün durum biraz daha kontrol altında gözükmeye başladı. Almanya kayıt işlemleri ve şirkete giriş işlemleri bir de Deutsche Bank işlemleri tamamlanınca ucu ucuna yakaladığımız Köln-Nürnberg treniyle yola çıktık. 
Biz diyorum çünkü ikinci gün yapılan tüm işlemlerde benim gibi yeni çalışan olan hintli Vishal de vardı. Biliyorum adı motor bozukluğunu çağrıştırıyor ama iyi çocuk. Türk restoranında(!) döner bile ısmarladım kız, şey oğlum*... (*bu kısım devekuşu kabareden bi espri de sen bilmezsin gari o kısımlarını)
 Ayrıca 16:44 nasıl bi tren saatidir arkadaş? 16:45 yap şunu illa Alman olduğunu belli edecek zahar.     
Neyse arkadaş trende azıcık kestireceğim. Hoşçakal...

Bu arada Türkler ile Almanlar arasındaki diğer bir fark da; adamlar pisuvar aralarındaki bölmeyi göz hizasına kadar yüksek yapmayı akıl etmişler.Bizdeki gibi sadece aletlerin merhabalaşmasını önlemeye yönelik değil yani...


11.10.2012

Pisuvar konusundaki yorumumu geri alıyorum. Araya paravan koyma gereksinimi duymadikları da oluyormuş.

Bu arada WoGIT te çalışıyorum. Yani Adi Dassler World of Global IT. Her binaya bi ad ver dimi... peki bakalım...


13.10.2012

Sabah, ağaçların altında temiz havayı ciğerlerine doldurmak güzel şey...
  --
Kalabalık ne güzel şeymiş yahu. Yolda kalabalıktan hızlı yürüyememek...

Hızlı yürümek dedim aklıma geldi. Ben burada kaplumbağa kalıyorum. Zira adamlar koşuyor...