28 Ağustos 2014 Perşembe

AKePe yikilir mi? diye soruyorlar bana

Simdi soyle ki degerli arkadas, kapitalist sistem icerisinde her sey ancak yine kapitalle yani parayla yani ekonomiyle aciklanabilir.

Ben "Kahin" degilim, peki ya sen?

AKePe secmenine baktigimizda, daha cok egitimsiz kesimin oldugunu goruyoruz.
Bu da takip ettikleri yapinin bir ideoloji degil, tamamen bir guc tapinmasi oldugunu acikca ortaya koyuyor.
Zaten ortada tam anlamiyla bir ideoloji de yok.
Yani islamiyeti kendilerinin ideolojisi gibi gostererek oy toplamiyor da degiller ancak sonuc olarak islamiyetin ortaya koydugu ekonomik bir model yok.
Yani adam en fazla Erbakan'in yaptigi gibi 'faiz haramdir kar payi candir can' diyebilir ki artik bu soylemleri kimse yutmuyor.

Bu durumda akepenin dagilacagini ongormek yarattiklari sicak para ekonomisinin nereye ne sekilde gidecegiyle alakali olarak degisecektir.
Ekonomik durum analizi ise sunu gosteriyor; oncelikle hala daha Kemal Dervis'in ortaya koydugu ekonomik programin uygulandigini bilmesi gerekiyor insanlarin.
AkePenin getirdigi yeni bir sey yok yani.
Ya da soyle diyelim AKePenin getirdigi yeni "legal" bir sey yok.
Ama illegal bir takim seyler var.

Ya sana sadece gormeni istediklerini gosteriyorlarsa?

Oncelikle ozellestirme ile devlet elindeki bir cok kritik alani cikarttilar. Bu Dervis'in programiydi.
Buna HESler ile derelerin satisi da eklendi.
Simdilerde satacak pek fazla bir sey bulamiyorlar, o sebepten Iran ile illegal altin alim satim isine giristiler.
Altin'i Iran'dan illegal olarak ucuza aliyorlardi ve bunu dis pazara kar marji ile pazarliyorlardi. Cunku Iran kendisine uygulanan ekonomik ambargolar sebebiyle elindeki altini istedigi gibi ve istedigi hizda cikartamiyordu.
Amerika'nin bu konuda zaten Arap Emirlikleri ve Hindistan gibi alternatifleri vardi. Ancak Ortadogu cografyasinda Iran'dan baska pek alternatif yoktu.
Tabii Big Brotherlari Amerika abisi bu durumu fark etti ve RTEnin kulagini cekti.
Halk Bankasinda donen olaylardan haberdariz dedi.
RTE ise o sirada Obama'yi, Suriye'ye birlikte operasyon yapma konusunda ikna etmeye cabaliyordu.
Obama ise hic orali degildi cunku Suriye'nin golge oldugunu Rusya ve Cin'in sert kaya tavri takindiklarini gordu.
Zaten bunun uzerine Ukrayna'da yeni bir cephe acmis ancak isler pek umdugu gibi gitmemis ve Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmustu. Yani Kirim'i kaybetti.
Yaptigi hamle Sah cekmekti ancak Rusya ani ters bir manevra ile karsi atak yaparak bir fil ele gecirdi.
Bunun oncesinde 2013te haziran ayaklanmalarinin oldugu donemde Turkiye Cumhuriyeti maliyesine nereden geldigi aciklanamayan milyar dolarlar giris yapiyordu.
Bu ekonominin ruhuna aykiriydi.
Normal olarak yatirimci belirsizligin ve karmasanin oldugu yerden kacmaliydi.
Peki bu para nereden geliyordu?
Iste bu Iran ile yapilan kara para iliskisinin urunuydu ve RTE bunun ortaya cikmasini engellemek icin 2013 maliyesinin Sayistay tarafindan denetlenmesini engelledi.
2013 yili TC tarihinde hukumetin kullandigi paranin denetlenmedigi ilk yil oldu ve bu durum acik bir sekilde anayasa ihlaliydi.

Gorebildiklerin yeterli olmayabilir...

Tum bunlar olurken RTE g.tuyle sictigini agziyla yutmak istemiyor ve 2 yil once soyledigi gibi Suriye'de rahatca namazini kilmak istiyordu.
Bunun icin her yolu deniyor, islami teroristleri Istanbul'da emekli ozel TIM gorevlilerine egittiriyor, Suriye'ye tam anlamiyla teror ihrac ediyordu.
MIT tirlarla silah ve muhimmat tasiyordu.
Tabii asil amac namazdan cok yeni yaratilacak enerji nakil hatti icin Akdenize direk bir koridor acmakti.
Rusya elindeki son Akdeniz ulasim noktasi olan Suriye topraklarini oyle kolayca birakmaya niyetli degildi tabii.
Bu gelismeler Avrasya birliginin aday katilimcisi ve Hindistan ile birlikte izlemci statusune sahip Iran'in ve Iran istihbaratinin gozunden kacmadi.
Vandallasan Turkiye politikasi karsisinda iliskileri bir bir bitirdi Iran.
Altin alis verisi de bu yolla sona ermis oldu ve bu kanaldan gelen illegal de olsa sicak para kesildi Turkiye icin.

RTE ve "Yeni Osmanlicilik" yolundaki can yoldasi A.Deyvitoglu hemen yeni adimlar attilar.
Onlar icin devletin butunlugu filan onemli degildi. Zaten eyalet sistemi ile tum cografyanin Sunni birligi altinda "yukselen deger" Turkiye'nin bir bir eyaleti olacagini umuyorlardi.
Suriye'de isler ters gidince bu sefer Irak'ta yarim kalan plana devam etme karari aldilar.
Kuzey Irak Kurt Yonetimi (KIKY), dunya haritasinda legal olarak bir devlet degildi. Yani kimseye bir sey satamaz kimseden de bir sey alamazdi.
Bu durum karsisinda RTE ve A.Deyvitoglu bir formul gelistirdi, "Acilim Sureci" adi altinda devam eden bir donusum zaten hazirlanmisti (Aslinda bu zaten onlarin gelistirdigi bir plan degil, zamanin ABD disisleri bakani Condoleezza Rice'in acikca beyan ettigi BOP'un bir parcasiydi).
Buna gore ozerk bir "Kurdistan" kurulacak, burasi Turkiye'nin eyaleti olacakti.
Bu sekilde Turkiye aslinda topraklarini genisletecekti. Irak'in kuzeyi, Iran ve Suriye'den de topraklar almis olacakti. Bolgenin petrolu oluk oluk Turkiye uzerinden akacakti.
Tabii bu surecte, asiretler birbirini vurmus, bu bolgedeki halk aclik ve sefalet icindeymis, kadinin adi yokmus, berdeller, besik kertmeleri, kadinlarin cocuklarin alinip satilmasi, hak hukuk bitmis vs hicbir sey umurlarinda degildi.
Tek istedikleri yeni bir ozerk yapi ile iyi isbirligi yaparak petrolun kaymagini yemekti.
Bunun icin kollari sivadilar. Ancak onceden yapilan hesaplarda gecikmeler vardi. Turkiye'de direnen bir halk vardi.
Bu yeni anayasanin yapilmasini ve baskanlik sistemi ile eyalet yapisina gecilmesini, dolayli olarak da kurulacak kukla bir "Kurdistan"i engelliyordu.
Peki bu durumda Iran'da muslugu tikanan sicak para ekonomisi nasil donebilirdi?
Hemen anlasmalar yapildi Kuzey Irak'tan -uluslararsi hukuka aykiri da olsa- petrol alinmaya baslandi ve Turkiye kanali ile dis dunyaya legal olarak satilmaya baslandi.
7 adet tanker Turkiye kanali ile coktan Akdenizde seyrediyordu bile.
Bu arada bir not duselim, Kuzey Irak Kurt Yonetimi (KIKY) once petrol isini kendisi yurutmeye calismis, ABD'de bir firmaya bir tanker petrol yollamisti.
Ancak bu tankere ABD eyalet mahkemesi tarafindan el konuldu. Tanker karaya yanasamadi. Sonra hemen birileri devreye girdi ve eyalet mahkemesi bu sefer tankerin uluslararsi sularda oldugunu, bu sebepten el koyma kararinin hatali oldugunu belirtti.
Ancak halen daha uluslararasi hukuk geregi var olmayan bir ulkeden gelen tankerin ABD yasalari ile sinirlara sokulmasi imkani olmadigindan tanker acikta bekliyordu.
Bu durum karsisinda KIKY, Turkiye ile bu isi yurutmeye karar verdi.

Ancak bu bolgeden petrol almak isteyen Turkiye'nin onunde bir engel vardi; Irak basbakani Maliki.
Maliki Kuzey Irak Kurt Yonetimi'nin giderek basina buyruklasan tavirlarindan rahatizdi ve Irak'in toprak butunlugunden yanaydi.
Oysa ki ABD ve piyonu Turkiye'nin aklinda cok daha farkli planlar vardi. Bu sebepten bir operasyon ile Maliki de devre disi birakildi.
Tabii Maliki gibi dusunenler icin de yine Turkiye ve ABD tarafindan yaratilmis pitbulun disleri gosteriliyordu. Yani ISID.
ABD bir mudahele ile sel gibi onune kattigini alip goturen ISID'i durdurdu. Maliki gibi dusunenlere de aba altindan sopa gostererek; "Bana hala muhtacsin" dedi.
Tabii bu arada baska bir sey daha oldu. BM, Turkiye'nin bu illegal islerini gormus ve illegal petrol trafigi ile ilgili olarak sorusturma baslatmisti. Yakin zamanda yaptirim uygulanmasi gundemdeydi.
Bu durumda geciken surec hemen hizlandirilmali, "Cozum" sureci adi altinda yurutulen kukla "Kurdistan" eyaleti yani enerji nakil hattinda sadece bir piyon biran once yerine oturtulmaliydi.

Simdi butun bu degerlendirmeler bize AKePe'nin durumunun ekonomik duruma bagli oldugunu, RTE ve A.Deyvitoglu'nun yarattiklari sicak para ekonomisinin ise simdilik yarattiklari illegal sicak para akisina bagli oldugu gercegini ortaya koyuyor.
Peki asil soruya gelirsek: AKePe dagilir mi?
Cevap: Bu sana bagli dostum. Bu durumu bolge halkina anlatabilirsen, yakin tarihteki Yugoslavya ornegini, Iran Sah devrimi ornegini, Irak'in nasil yagmalandigi ornegini anlatabilirsen, bu bolunme planina, bu ser ittifakina karsi direnebilirsen, sikisan sicak para ekonomisi cokecek ve AKePe dagilacaktir.
Bu dagilma Turkiye'nin ekonomik yapisini derinden sarsacaktir. Bunun sorumlusu, yine bu sicak para ekonomisini yaratan ve uretimi durma noktasina getiren AKePe'dir.
Yok direnmezsen, iste o zaman bir illegal kapi kapanir bir digeri acilir, haramiler para paylasiminda birbirine girene kadar AKePe'ye de bir sey olmaz.

Her sey senin elinde...

Not: Yukarida anlatilan hikaye tamamen hayal urunu olup, benim aklimdaki denizde yuzen bir geminin kaptani tarafindan uretilmistir.
Diyelim ki, yarin hurmalarin tirmalamalariyla ugrasmayalim ;)

15 Ağustos 2014 Cuma

Süleyman SEBA: Bir güzel İstanbul Çirkin Kralı

Beşiktaş'ın onursal başkanı, bir İstanbul Beyefendisi Süleyman Seba...

Üniversiteyi kazandığım yıldı.
İstanbul Teknik Üniversitesi'nin Maçka'da bulunan Yüksek Diller Fakültesinden çıkmış, Akaretler yokuşu üzerinden aşağıya doğru yürüyordum.
Anne, babamın emekli öğretmen olması ve aynı zamanda ablamın da üniversitede okuyor olması, İstanbul gibi bir yerde öğrencilik geçirecek olan ben için yeterli sürünme sebebiydi.
Bu sebepten bir büyüğümüzün verdiği adreste Aydınlılar Derneği'ni, burs başvurusu yapmak üzere arıyordum.
Süleyman Seba Caddesinden aşağı doğru salınarak giderken bir yandan da elimdeki kağıtta yazılı olan adrese bakıyordum: Süleyman Seba Cad. Numara hebelebe kat 2 daire 3.
Derken bir bakkalın önünde taburede oturmuş çay içen üç kişiyi gördüm.
Belli ki esnaflardı ve adresi bilme ihtimalleri yüksekti.
Elimdeki kağıtla yanlarına yaklaştım.
İyi günler dileyip tam adresi soracaktım ki, oturanlardan birinin Süleyman Seba olduğunu fark ettim ve dondum kaldım.
Herkes suratıma bakıyor ve ne istediğimi anlamaya çalışıyordu.
Ben ise Süleyman Seba'nın suratına bakıp "Süleyman Seba caddesi no bilmem kaçı arıyorum" demenin ne kadar tuhaf olacağı düşüncesiyle donup kalmıştım.
Bir anlık hayatımın gözümün önünden film gibi geçip gitmesinden sonra -buna çocukken çubuklu formayla sokaklarda top koşturmalarım ve "1 2 3 yetmez 4 5 6 olsun, Metin Ali Feyyaz olsun Beşiktaş'ım şampiyon olsun" diye bağırarak tezahüratlarım da dahil- kendimi toparladım ve aradığım adresi söyledim.
Süleyman Bey hiç istifini bozmadan düşünür şekil aldı. Sanki caddenin adı onun adı değil de benim adımdı. Aradığım adresin özel bir yer mi yoksa bir hane mi olduğunu sordu.
Aradığım yerin Aydınlılar Derneği olduğunu, üniversite öğrencisi olduğumu ve burs başvurusu yapacağımı söyledim.
Bunu duyan Süleyman Seba hemen oturduğu yerden doğruldu.
Belli ki bir gencin eğitimi onun için çok önemli ve değerliydi.
Kağıtta yazılı olan numaranın caddenin tam olarak hangi kısmına düştüğünü eliyle gösterdi.
Sonra gülümseyerek ve babacan bir edayla omzuma dokunarak, "Yolun açık olsun evlat" dedi.
Teşekkür edip gülümsedim ve gösterilen tarafa doğru yürümeye başladım.
Belki Aydınlılar Derneğinden burs alamadım ama, bir Beşiktaşlı olarak, üniversite hayatımın başında asla unutamayacağım bir gün yaşamıştım.
Onun gibi bir beyefendi, benim gibi bir genç için her zaman örnek insan modeliydi.

Şampiyon olduktan sonra Semra Özal’ın Çırağan’da vermek istediği şampiyonluk kutlamasına, ‘bu takım halkın takımı ve şampiyonluğu halkı ile birlikte sokakta kutlamalı’ diyen...
Beşiktaş idmanlarını izlemek için halk otobüsüyle idmanlara gelen...
Futbolcuların parasını ödeyebilmek için hayatta tek sahibi olduğu evini ipotek ettiren...
Şampiyonluk kutlamalarını karşı takım yanlış anlamasın diye uçakta yasaklayan...
Yendiğin her önemli maçtan sonra kulüp başkanlarını arayıp üzüntülerini bildiren
gönlü güzel, aklı güzel, ruhu güzel insan Süleyman SEBA.

Elbet senin gibi bir insanı dahi MİT'te yaptığın görevden dolayı suçlayanlar, hakkında asılsız iddialarda bulunanlar, bir bilgi üzerinden yola çıkarak yaptığı yorumlarla kendini dahi ilan eden ahmaklar olacaktır.
Ama biz biliriz ki; hayatta senin gibi duruşu olan insanların sözü neyse özü de odur.





10 Ağustos 2014 Pazar

Cumhurbaşkanlığı Seçimi

Değerli kardeşim,
muhtemelen bugün Cumhurbaşkanlığı seçimi için oyunu kullandın.
Çeşitli sosyal medya sitelerinde görüyorum, göğsünü gere gere şuna buna oy vereceğini, ailecek sülalecek oyunuzun rengini açıklıyorsun.
Açıkla elbet, hakkındır. Bununla övünüyor olman ise düşünsel ideolojik boşluğunu duygusal tatminlerle doldurma çabandır.
Açıkla oyunun rengini ancak oyunu verdiğin kişinin ideolojik durumunu sanki bir başka felsefeye aitmiş gibi sunma. Ne kendini kandır ne başkalarını.
Hele ki bunu sosyalist bilinçle yaptığın yalanına, azıcık ideolojik bilgisi olan kişilerin dahi inanmasını hiç bekleme.

Açık ol, net ol; Öncelikle sana sunulan üç adayın ideolojilerini net bir biçimde ortaya koy.
RTE'nin siyasal islamı temsil ettiğini ve siyasal islamın terörizmden başka hiçbir şey üretmediğini bil.
E.İhsanoğlu'nun herhangi bir ideoloji ortaya koyamadığını, söylemlerinin güzellik yarışmasında "Dünya barışı ve kardeşlik" söylemleri üreten yarışmacıdan farkı olmadığını, bu duruşu(!) ile RTE'ye Çankaya yolunda kırmızı halıdan başka bir şey olamayacağını bil.
Ama hepsinden ötede Demirtaş Bey'in duruşunun Kürt milliyetçisi bir duruş olduğunu ve Emperyalist kuvvetlerin açıkladığı yol planlarına, ortaya koyduğu yeni haritalara ve parçalanmış ve kaosa sürüklenmiş bir Ortadoğu'ya hizmet ettiğini bil.
Bunu Marksist-Leninist bir söylem ile "halkların kendi kaderini tayin hakkı" düşüncesi ile yorumlayarak bize sunmaya kalkma. Hele sosyalist bilinçle Demirtaş'a oy vereceğini asla söyleme.
Zira bunu yaparsan Hegel'den başlar, sana Diyalektik Materyalizmi okuyamadığını, her sürecin kendi gerçekliklerini yarattığı, her toprağın kendi tarihselliğinin olduğu gerçeğini hatırlatırım. İçinde bulunduğun ideolojik boşluğu yüzüne çarparım.
Yüzümüze bakarak olmayan bir gerçeği bize sunma. Kendini kandır, bizi kandırma.
Oyunun rengiyle övünüyorsan, önce oyunun renginin tam olarak ne olduğunu bil, sonra açıkla.
Kürt halkını anladığını mı düşünüyorsun? Bir kere de G.Doğu topraklarında dolaş, bir kere de oradan anla.
Yüz yıllardır Devlet-Töre-Aşiret kıskacında kalmış çaresiz hayatları oku ve gör.
Alfabesi kanla yazılmış Mezopotamya topraklarında, birey olabilmenin imkansızlığını bil. Ya aşiretin, ya devletin kölesi olmaktan başka seçeneği olmayan hayatları, beşik kertmeleriyle, berdellerle, kan davalarıyla, töreyle, cinayetle çevrelenmiş, para karşılığı mal gibi alınıp satılan kadınların hayatını anla.
Kadının adının olabilmesinin tek çaresinin dağa çıkmak olduğu, ikinci bir seçeneği asla olmayan, AŞK duygusunun rüyalardaki güzel bir duygu olduğu kadınları anla.
Anla ki oy verdiğin adamın hala daha Feodalitenin kuralları içerisinden geldiğini bil.
18. yy Fransız Devrimi'nin yok ettiği Feodalitenin bu topraklarda hala daha hüküm sürdüğünü bil.
9 tane köy sahibi olan, aşiretler tarafından desteklenen insanların, Feodaliteye savaş açamayacağını, toprak reformunu destekleyemeyeceğini, bu düzenden beslendiğini bil.

Berkin Elvan, Gezi'de vurulup hayatını kaybettiğinde RTE'yi katil ilan eden sen, geçtiğimiz hafta Gazi mahallesinde PKK ve DHKP-C çatışmasında, kalbinden vurularak hayatını kaybeden 16 yaşındaki çocuğun katili olarak kimi ilan ediyorsun?
Yoksa benim katilim iyidir diyerek mi oy veriyorsun?
"İlk turda istediğimiz oranda oy alabilirsek, ikinci turda açılımı ilerletmek için pazarlık şansımız oldukça artar..." diyen Demirtaş'ın amacının Cumhurbaşkanlığı'na adaylık olmadığını, bunun RTE ile pazarlık şansı olduğunu bil.
Bunun aksini Demirtaş ikinci turda çekilip, ikinci tur için seçimi boykot çağrısı yaparsa kanıtlar. Ama bunu yapamayacağını sen de benim kadar iyi biliyorsun.
Verdiğin oyun renginin bir pazarlık unsuru olduğunu bil.
"Açılım" dediğinin bir ABD planı olduğunu bil.
Bunun ikinci İsrail yaratma projesi olduğunu bil.
Iraktan toprak alacaksın, Suriye'den toprak alacaksın, İran'dan toprak alacaksın, Türkiye'den toprak alacaksın ve bir ülke kuracaksın öyle mi?
Aşiretler birliğinden kurulan, petrolden başka geliri olmayan, topraklarını alıdığı tüm komşularıyla savaş halinde, Emperyalistlerin kurduğu "bağımsız"(!) bir Kürdistan'dan mı bahsediyorsun?
Bu bölgede yaşayan; Kürt, Türkmen, Ermeni, Arap vs tüm halklara yapılacak en büyük zulüm projesidir bu.
Ortadoğu'yu daha çok kana bulama projesidir bu.
Petrolü kapitalistlere akıtırken, halkların kanını içme projesidir bu.

Bir de anadilde eğitim sorunu var değil mi?
Sadece bu topraklarda değil, insan hayatının var olduğu her yerde, anadilini özgürce konuşabilmesi, insanın en temel özgürlüklerinden biridir elbet.
Özgürce şarkılarını söyleyemeyen insanların, bu özgürlüklerini ellerinden alanlara karşı verdikleri mücadele her şartta ve her yerde meşrudur.
ANCAK eğitim dilinin her etnik kökene göre şekillendirilmesi, tarihsel süreçte şekillenmemiş, kökü olmayan bir hukuk dilinin yaratılması, hak ve hukuk kavramının toplumdan yok olmasına, toplumun ileriye değil geriye doğru gitmesine, parçalanma ve bölünmeye, ayrışmaya ve sonuç olarak toplumsal çöküşe hizmet eder.
"Devlet" ve "Hukuk" kavramlarını anlayamayanlar, "Adalet"in Hamurabi Kanunlarından bu yana nasıl şekillendiğini okuyamayanlar, anadilde konuşmayı değil ama 'Anadilde eğitim' isteğini bir özgürlük mücadelesi olarak yorumlarlar.
Oysa ki Batı Emperyalizminin parçaladığı Yugoslavya örneği ortadadır.
Kendini Marksist-Leninist çizgide tanımlayanların, Lenin'in Sovyetler Birliği'nde eğitim ve hukuk dilinin Rusça olduğunu bilmemesi ve başka bir dilde eğitime izin verilmemesinin temel sebebinin, sosyalist ülkeyi bölüştüreceği gerçeği olmasını anlamamsı da aynı "Yetmez ama evet"çi, zamane SOLcu(!)larının cehaletinden ileri gelir.
Oysa ki bu arkadaşların gözlerinin önünde bir İran Şah Devrimi sürecinin nasıl bir islam devleti ile sonuçlandığı gerçeği yatmaktadır.
Parçalanan Irak'ın, Emperyalist müdaheleye maruz kalan Suriye'nin içine düştüğü, aşiretler arası vahşi katliamlar gözlerinin önünde sürüp giderken, bakmayı bilmeyen yurdum SOLcuları görmeyi zaten unutmuş durumdalar.
RTE'ye oy verenleri küçük gören bu zamane SOLcuları, bunun ya siyasal islami bir tutumdan, ya çıkar sevdasından, ya da büyük çoğunluğunda olduğu gibi, bu insanların bir paket makarnaya muhtaç olacak kadar sistemin çarklarında ezilmelerinden kaynaklandığını göremiyorlar.
RTE'ye oy verenler hiç değilse kendi bildikleri bir ideoloji veya gerçeklik doğrultusunda oy veriyorlar.

Peki ya sen?
Demirtaş'a oy verirken hangi gerçekliğin peşinden giderek oyunu veriyorsun?
Cırcır böcekleri gibi seçim zamanı politize olan, sonra ortadan kaybolan sözüm ona "sosyalist" arkadaş, soruyorum sen kimsin?
Kimin kopya suretisin?
Şunu asla unutma, tarihte emperyalistleri alt üst eden iki kuvvet olmuştur; bunu yapanlar Bolşevikler ve Anadoluda da Kemalistlerdir.
Ve tarih, ellerinde emperyalistlerin silahlarıyla "özgürlük mücadelesi" verenleri yazmamıştır, yazmayacaktır.
Bu maddenin doğasına, hayatın ve doğanın olağan akışına terstir.
Ellerinde emperyalistlerin silahlarını taşıyanlar, ancak onların çıkarlarına hizmet edebilirler.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde her kime oy verdiysen, bu senin iradendir.
Oyunun rengini bil ondan sonra sağda solda bağırarak ve bununla böbürlenmeye kalkarak kendini tatmin et.
Oy vermeyen kimsenin de sonuçları eleştirme hakkı yoktur.
Proleter şartlar böyle bir seçimi boykot etmeye yönelik değildir.
Kendi ideolojine uygun aday yoksa, kendine en yakın adaya oyunu verirsin, sonra da sana ideolojine uygun aday çıkartamayanlardan hesabını sorarsın.
Politik mücadele bunu gerektirir.

Şimdi aç göğsünü kime oy vereceğini, oy verdiğin kişinin ismiyle değil ama ideolojisiyle bir kez daha bağır...

Benim oyumun rengini sorarsan; "fabrikalar tarlalar her şey emeğin olacak" derim.