29 Mayıs 2008 Perşembe

Çarşı Özgür Bir Ruhtu...

Tüm gazeteler yazıyor: 'Çarşı kendisini feshetti...'. Birçok yerde telekulak haberlerinden, AKePe nin rüşvet skandallarından, Fatih Terim'in ilginç 'Euro 2008' kadrosundan ve hatta ekonomik çöküş haberlerinden bile önce geliyor Çarşı'nın fesih haberleri.
Evet, kimilerinin yere göğe sığdıramadığı, kimilerinin gıptayla baktığı, bir çoğunun da 'Serseri sürüsü' diye nitelendirip köşeye attığı Çarşı... Kimisi için övünç kaynağı, kimis
i için adını ağzınıza aldığınız anda parçası olacağınız bir utanç silsilesi.
Kimse bilmezdi
de gerçeği, vardı herkesin bir fikri...
"Asi Ruh" lakabıyla kendini duyurmuştu oysa ki. Sadece taraftar değillerdi. "Çarşı bir ruhtur" idi.
Çok şey söylenip, yazılıp çizilebilirdi üzerine. Öyle de oldu. Varlığı kadar yokluğu da çok konuşuldu.

Ya bizim için neydi Çarşı? Biz üniversite okumuştuk ya hani, yakıştıramıyordu kimse bizi o serserilerin(!) yanına. Çarşı lehine söylediğimiz her söz karakterimizden yitirilen bir parçaydı sanki. Çarşı'yı savunamazdık, savnumamalıydık da kimilerine göre. Çünkü biz medeniydik(?). Çünkü okumuş, görmüş, geçirmiştir. Çapulcu takımıyla nasıl yanyana dururduk? En yakınımızdakiler bile en kötü yönümüz olarak hep Beşiktaşlı olmamızı, Çarşı'yı desteklemimizi gösterdi de biz hep gülüp geçtik.
Çünkü biz biliyorduk ki zor olanı başarıyorduk. Nükleersiz Türkiye'yi savunuyor, ormanların yok edilmesine karşı çıkıyorduk. Tiyatrolarımızı yıkıyorlardı da kartel basının yapamadığını biz yaparak bunu milyonlara duyuruyorduk. HASANKEYFine baksın istedik. Kartal penCHE'sini herkese gösterdik. Siyanüre karşı çıktık. Kaz Dağlarına sahip çıktık. Tanka karşı TAŞdık, savaşa karşı BEŞİKTAŞ...Hrant Dink öldürüldüğünde 'Hepimiz Ermeniyiz' gibi hissetmiş ve bu acıyı paylaşmıştık. Belki çok kişi bizim gibi hissediyor, bizim gibi düşünüyordu ama biz bunu 30bin kişi bir ağızdan haykırabiliyorduk. Bir hakem Nouma'ya "21 numaralı Zenci futbolcu mu?..." demişti de 'Hepimiz Noumayız, Hepimiz Zenciyiz' sloganını icat edivermiştir. Daha sonra bu slogan değişip 'Hepimiz Ermeniyiz, Hepimiz Hrant Dinkiz' olup, bizi cehaletle suçlayanların diline dolanmıştı da biz bu gaflete gülümsedik. Çarşı demek mücadele demekti bizim için. Kendi aramızda konuştuklarımızı, milyonlara duyurmanın yoluydu.
Biz Çarşu Ruhuna inandık. Çünkü Çarşı Ruhu sadece taraftar olmak demek değildi. Çarşı heryerde ezilenin yanında olmak demekti. Somali'de açlık çekenin acısını, Filistin'de zulüm görenin isyanını yüreğinde hissetmekti ve bunu hepbirlikte haykırmaktı bu ruh. Bozuk düzene İSYANdı.
Tepkimiz kimi zaman kendi formamızın üstündeki 'Cola Turka' yazısına ağız dolu küfür etmekle oldu, kimi zaman da taa İspanya'da Etoo'ya zenci diyerek ırkçılık yapan taraftarlara 'Hepimiz zenciyiz, Hepimiz Etoo'yuz' diye pankart açamakla.
Çevik kuvveti hiçbir zaman sevmedik de ara sıra, onlar da insan diyerek, 'Çevik kuvvet beyaz deseneee' diye takıldık. Hiçbir zaman, kimileri gibi, kendi takımımızın müşterisi olmadık.
132 Desibellik bağırdık, dünya rekoru kırdık ama
Yaser Arafat öldüğünde binlerce kişi, İnönü Stadı'nı sessizliğe boğup, saygı duruşunda durduk. Sevgililerimize hep BEŞİKTAŞ forması giydirmeye çalıştık ki iki ayrı tutkumuzu birarada görelim istedik. Metin-Ali-Feyyaz üçlüsünü hep özledik, çünkü üçü de üniversiteliydi.









Maça girerken, içip küfür edenleri yan gözle süzdük. Arka sırada oturan 70li yaşlardaki, düzgün giyimli İstanbul Beyefendisinin maç hakkındaki yorumunu hep merak ettik. Slovakya'da Çarşı'nın ününü duyup onu izlemeye İnönü stadına gelen turi
stlere hayret ettik. Nazım Usta'nın şiirlerini de besteledik, Mahsun hıyarının şarkılarını da değiştirdik. Maçlara görmeyeni de gelirdi, duymayanı da. Çünkü Çarşı bir ruhtu ve onu hissetmek yeterdi.
Eşber Yağmurdereli hiç bizi yalnız bırakmazdı, tabii biraz DÜŞÜNDÜĞÜ vakit onu içeri tıkarlardı da o yine de çıkar çıkmaz İnönü'ye koşardı. Yanlış bilinmesin KÖRÜ KÖRÜNE sevmezdi Beşiktaş'ı.
"Endüstriyel Haysiyetsizlikler" diyerek hep dillendirdi içimizdeki çakıl taşlarını. Ama yazı yazan kalemine vurulmuş gibi sahiplenirdi bu ruhu.
Bizim için Çarşı üç beş kişi değildi, kimi zaman direnmekti, kimi zaman desteklemek. Çarşı karamizahtı; Kapıkule sınır kapısının duvarına "Çarşı kaçakçılığa da karşı" yazmaktı. "Küresel yaz 1903'e gönder, küresel ısınma" diye pankart açmaktı. Hatta bu alemde iki büyük vardı.Biri Beşiktaş'tı diğeri 70'lik rakı.
Bizim için futbol asla sadece futbol değildi...
Çarşı da sadece bir mekandan ibaret değildi....

Düzenleme: Bugün (30 Mayıs 2008) Ece TEMELKURAN'ın ÇARŞI ile ilgili yazısı geldi. Eklemek istedim; yazi icin tiklayin.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Oldukça keyifli, duygusal bir yazı olmuş. Fakat yaklaşık 4 senedir Beşiktaş'da oturan bir semt sakini olarak görüşüm; "ç-A-rşı" bizim için "A"sını uzun zaman önce kaybetmiş, içip küfreden abileri yan gözle süzmekten daha da fazla içinde barındırmaya başlayan, huzur kaçıran yeni nesil "polat alemdar" gençliğinin yuvası olmuş bir "?ruh?"tu.

efe dedi ki...

Kendilerini feshetme sebeplerini de bu şekilde açıklıyorlar zaten.
'Çarşı Ruhu kalmadı. Polat Alemdar olmayı Çarşı Ruhu sanan yeni yetmeler türedi...'. diyorlar. Bu ülkedeki bir çok güzel şey gibi Çarşı Ruhu da nesli tükenenlerden.